Okulsuz Toplum - Ivan Illich -2-
1. Meksika’da üç yıllık eğitimden mahrum olanlar fakir
kategorisine yerleştirilirken, New York’da on iki yıllık eğitimden mahrum
olanlar aynı kategoride yer almaktadır.
2. Fakirler ve zenginler, aynı şekilde, yaşamlarını
yönlendiren, hayat görüşlerinin oluşmasına neden olan ve onlar için neyin yasal
neyin yasal olmadığını tanımlayan okullara ve hastahanelere bağımlıdırlar.
3. Öğrencilerin “okullulaştırılmasına” sebep öğretmeyle
öğrenim, büyük gelişmeyle eğitim, diploma ile yeterlilik, akıcılıkla yeni bir
şey ortaya koyma arasında bir karışıklık yaratılmak istenmesidir. Öğrencinin
imgelem gücü, değer yerine hizmetin muteber kabul edilmesi sebebiyle
“okullulaştırılmaktadır”.
4. Sefaletin modernleşmesi bütün dünyayı ilgilendiren bir
olgudur ve aynı zamanda, bunun nedeni çağdaş azgelişmişliğin kökeninde yer
almaktadır.
5. Anayasa Mahkemesi Yargıcı William O. Douglas, ‘Bir
kurumu meydana getirmenin tek yolu onu finanse etmektir.’ der. Bunun zıttı da
doğrudur. Sağlığı, eğitimi ve refahı tehdit eden bu kuramlardan mali yardımı
çekmek suretiyle onların sebep olduğu fakirleşme süreci durdurulabilir.
6. Bir çocuk, eşit nitelikte okul eğitimi hakkına sahip
olmakla zengin bir çocuğun konumunu nadiren elde edebilir. Aynı okula, aynı
yaşta başlasalar bile fakir çocuklar, orta sınıf çocuklar için pekala mümkün
olan eğitim olanaklarının çoğundan mahrumdurlar.
7. Daha fakir çocuklar, gelişim ve eğitim amacıyla okula
bağımlı kaldıkları sürece, genellikle diğerlerinden geri kalacaktır.
Fakirlerin, iddia edilen dengesizlikleri gidermek için sertifika almaya değil,
öğrenme edimlerini gerçekleştirmelerini mümkün kılacak yardımlara ihtiyaçları
vardır.
8. Latin Amerika’daki çocukların üçte ikisi beşinci sınıfı
bitirmeden okuldan ayrılıyor.
9. Zorunlu eşit okullaşmanın, ekonomik
olarak uygulanamaz olduğu itiraf edilmelidir.
10. Zorunlu eğitim, kaçınılmaz bir şekilde toplumu
kutuplaştırdığı gibi uluslararası kast sistemine göre dünya milletleri arasında
bir sınıflamanın oluşmasına da yol açmaktadır. Kastlar halinde düşünülen
ülkelerin eğitim alanındaki itibarları, vatandaşlarının okulda geçirdikleri
yılların ortalamasına göre belirlenmektedir. Bu değerlendirme, ülkenin gayri
safi milli hasılasıyla yakından ilintilidir ve bu yüzden de çok daha iç
karartıcıdır.
11. Dünyanın her yerinde okul maliyeti GSMH (Gayri Safi
Milli Hasıla)’dan ve öğrenci sayısından daha hızlı artış göstermektedir.
12. Eğitimciler eğitimi sertifikayla paketleyip sunmakta
ısrarlı olduklarından, okullaşma suretiyle ne eğitimde ne de adalette bir
gelişme kaydedilebilmektedir.
13. Toplumsal rollerin öğrenimi ve mevkii okullaşmada
gözden kaybolmaktadır.
14. Okul sisteminin dayandığı ikinci önemli yanılsama,
öğrenmenin öğretme sonunda ortaya çıktığı yolundadır. Öğretme ediminin bazı
durumlarda, belirli öğrenmelere yardımcı olabileceği doğrudur. Fakat pek çok
insan sahip oldukları bilgilerin çoğunu okul dışında edinmektedir.
15. Pek çok öğrenme, kendiliğinden olmaktadır ve pek çok
plânlı öğrenme bile programlanmış eğitimin sonucu değildir.
16. Okumadaki akıcılık da aşırı müfredat çalışmalarının bir
sonucu değildir.
17. Beceri öğrenimindeki süreç ölçülebilmektedir. Ortalama
bir şekilde motive edilmiş bir yetişkinin ihtiyaç duyduğu zaman ve en uygun
kaynaklar kolaylıkla hesap edilebilir.
18. Sertifika, piyasa manipülasyonunun alt yapısını
oluşturmaktadır ve sadece okullaştırma zihniyeti içinde mantıklı gözükmektedir.
19. Puerto Rico’da Angel Quintero tarafından yürütülen
araştırmalar; pek çok gencin, teşvik edildiklerinde, gerekli programlar
uygulamaya konulduğunda ve gerekli araçlarla iletişim kurmaları sağlandığında
bitkilerin, yıldızların ve uzayın bilimsel keşiflerinin ve bir motor ya da bir
radyo işlevinin nasıl ve niçin keşfedildiğine dair eğitim veren pek çok
öğretmenden daha verimli bir şekilde arkadaşlarına yararlı olabileceklerini
ortaya koymaktadır.
20. Nasıl ki yetenek öğretiminin, müfredat
sınırlamalarından bağımsız olması gerekiyorsa; özgür eğitim de devam
mecburiyetinden bağımsız olmalıdır.
21. Yetenek öğretimi, standart cevaplar/tepkiler
geliştirmek için öğrenene izin veren koşulların düzenlenmesine bağlıdır.
Eğitsel rehberler ya da öğretmenler, onları birbirleriyle eşleştirir. Böylece
öğrenme gerçekleşebilir.
22. Öğretmen, bireyleri, kendilerine ait, ortaya konulmamış
sorulardan başlayarak biraraya getirir. Çoğunlukla, ortaya koyduğu bilmeceyi
formüle etmesi amacıyla öğrenciye yardımcı olur.
23. İnsanlar, bir kez değerlerin üretilip ölçülebileceğine
dair kendilerine öğretilmiş olan fikre sahip olduklarında her çeşit rütbeyi
kabul etme eğilimi göstermektedirler.
24. Okullaştırılmış bir dünyada,
mutluluğa giden yol ‘bilinçli’ tüketiciler için hazırlanmış indekslerden geçer.
25. Okul, diğer ticari mallar gibi aynı yapıya sahip aynı
sürece göre uyarlanmış olan bir eşya satmaktadır: Müfredat.
26. Müfredat, üretim sürecinin sonucu itibariyle diğer
modern ürünlere benzemektedir. Bu, bir grup plânlanmış önem, değerler paketi,
sahip olduğu ‘dengeli cazibenin’ üretiminin maliyetini karşılamak amacıyla
geniş kitlelere sunan bir metadır.
27. Sınırsız nicelik artışına duyulan sadakat organik
gelişme imkânını yok eder.
28. Okul, öğrencinin
her şeye gücü yetme konusundaki eksiklik duygusuyla büyümesini, öğretmene
aşağılayıcı bir bağlılıkta bulunma gerekliliği ile birleştirmektedir.
29.
Şimdi genç insanlar, okulda piyasada yer alacak bir meta olarak tasarlanan
kendi bilgilerinin hem üreticisi hem de tüketicisi olmaya yeltenirken, okul
tarafından yabancılaşma öncesi bir hazırlığa maruz kalmaktadırlar.
30.
Okul, yaşama hazırlığı yabancılaştırmakta böylece öğrenciler gerçek eğitimden
ve yaratıcılıktan yoksun bırakılmaktadır.
31.
Okul öğretilmeye ihtiyaç duymayı öğreterek, yaşamın yabancılaştırıcı
kuramlarına hazırlık yapmaktadır. Bu ders bir kez öğrenildiğinde, insanlar
bağımsızlaşmaya doğru olan gelişim dürtüsünü yitirmektedir.
32. Okul, ya
insanları yaşama bağlamakta ya da bazı kurumlarda çalışmalarının uygun
olacağına onları inandırmaktadır.
33. Okul,
eleştirel yargı oluşturmanın birincil işlevine sahip olduğuna inanıldığından
dolayı, insanları daha derinden ve daha sistematik bir şekilde
köleleştirmektedir.
34. Hepimiz hem üretim hem de tüketim açısından
okullaşmanın kapsamında bulunmaktayız. İyi öğrenmenin içimizde üretilebileceği
ve üretilmesi gerektiğine ve aynı etkiyi başkalarında oluşturmaya batıl bir
şekilde inandırılmaktayız.
35. Okullu
bir insanın konuştuğu dil, reklamcı tarafından kullanılan dildir
36. Psikolojik alışkanlık
ya da ihtiyaç tüketiciler düşkün hale geldiklerinde sürecin ve ürünün daha da
artmasıyla sonuçlanmaktadır.
37. Ürün ne kadar basitse (mallar ya da hizmet
olabilir) rekabet, o kadar çok ürünün satış maliyetini sınırlandırır.
38. Aristoteles, meydana getirme ve harekete
geçmenin birbirinden farklı olduğunu ve öyle ki, gerçekte birinin diğerini asla
içermez olduğunu keşfetmiştir. ‘Ne harekete geçme yapmanın bir yoludur, ne de
yapma gerçek bir harekete geçmenin bir yoludur.
39. İşsizlik, modernizasyonun bir sonucudur. Bu
‘meydana getirme’ kendisi için bilmeyen bir kişinin aylaklığıdır.
40. İşsizlik,
Aristoteles’in aksine şeyler yapmanın ya da çalışmanın erdem, aylaklığın ise
kötü olduğuna inanan bir insanın acıklı aylaklığıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder