Dengeli Yaşam Roger A. Merrill, Rebecca Merrill Kitap Alıntıları 1
1. "GERÇEK” VE “GERÇEKÇİ" OLANLA UYUMU
SAĞLAMAK
Görme düzeyine müdahale etmenin en etkili yolu,
beklentilerimizi hayati önem taşıyan iki açıdan geçerli kılmaktır:
Gerçek olan: yaşamın her alanına hükmeden zamanı
geçme yen, evrensel "gerçek kuzey" ilkeleri
Gerçekçi olan: kendi durumunuzda başarmayı ya da
olmayı mantıklı bir biçimde umabileceğiniz şey
Beklentileri bu iki açıdan uyumlu kılmak, yaşam
dengesi kapasitesinin doğal olarak gelişeceği temeli yaratmaktır.
2. Güven, zamanı geçmeyen bir ilkedir. Farkında olsak
da olmasak da, yaşantımızda ve ilişkilerimizde bir rolü vardır. Güvene şahsen
değer verirsek ve ilişkileri güven oluşturmak açısından görürsek, güvenilir
şeyler yaparız. İnsanlara düşünceli davranırız. Gizliliğe saygı gösteririz.
Sözümüzü tutarız. Başkalarının iyiliğini umursadığımızı gösterecek şekilde
davranırız. Genellikle de, hayatın fırtınalarını atlatacak yüksek güven
ilişkileri bağlamında sonuç alırız.
3. Dikkat edilmesi gereken şey şudur: yanlış
paradigmalar geçici sonuçlar getiriyormuş gibi görünse de, hayatı -"güven”
gibi-- zamanı geçmeyen ilkeler açısından görmek, açıkça ve kesinlikle yaşam
boyu gerçek başarının temelini oluşturur.
4. Beklentilerimizi hizaya sokup, hayatın doğası
gereği hem kestirilemez hem de zor olduğu gerçeğini kabul ettiğimiz anda,
günbegün birlikte yaşadığımız hüsran duygusunun büyük bir kısmını üzerimizden
atarız. Aslında, bilinmeyen ve üstün gelen zorluklarla karşılaşmaktan hoşnut
–hatta mutlu- olmaya bile başlayabiliriz.
5. Yaşamın doğasıyla ilgili beklentilerimizi geçerli
kılmak, bizi hüsran duygusundan kurtarabilir. Sorunları ve zorlukları birer
gelişme fırsatına dönüştürmemiz ve yolculuğun tadına varıp keyfini çıkarmamız
için bize güç de verir.
6. Denge, karmaşık hamleleri isabetli bir biçimde
yaparken, Olimpiyatlara katılan bir buz patencisinin zarafetini ve
kıvraklığını, ya da bir Tai Çi ustasının istikrarını sürdürmektir.
7. Oysa çoğumuz için gerçek, ne kadar hızlı koşarsak
kendimizi o kadar bitkin -ve hoşnutsuz- hissettiğimizdir. Bir şekilde, ortaya
durmadan ek hedefler çıkar. Daha hızlı koşup daha fazlasına ulaşmaya çalışırken
de, etrafta daireler çizerek koşmakta olduğumuza ve yaşamsal önem taşıyan bazı
şeyleri ihmal ettiğimize dair belli belirsiz bir rahatsızlık duyarız.
8. Doğru yönde ilerlemedikçe, hızınızı artırmanız
yalnızca yanlış yere daha çabuk varmanızı sağlar. Ayrıca, yol boyu yaşanacak
zengin, tatmin edici anlardan birçoğunu da kaçırırsınız.
9. Geçerli beklentiler yarattığınızda, belli bir
alanda, ya da daha çok bir hedefe yönelik olarak yapabileceğiniz yüzlerce
-hatta binlerce- şey olabilir. Ama çabalarınız (1) geçerli beklentilerle uyumlu
ve (2) azami sonuçlara uygun düzeyde olmadıkça, harcadığınız çaba ve zamandan
asla en yüksek getiriyi alamazsınız.
10. Araştırmalar, bizim muhtemelen "mali
bakımdan güvenli" gözüyle baktığımız insanların -1 milyon doların üzerinde
net geliri olanların, büyük çoğunluğunun piyangoda ikramiye ya da yarışmada
ödül kazanmadığını, bir başkasının mirasına konmadığını; sadece, servet yaratıp
korumanın "gerçek" ilkelerini öğrenmiş ve yaşamış sıradan insanlar
olduklarını göstermektedir.
11. Yapılacak ikinci şey, çabanızın etki gücünden
-harcadığınız çaba karşılığında en iyi sonuçları aldığınızdan- emin olmaktır.
Bu ise hem ne yaptığınızla, hem de onu nasıl yaptığınızla ilgilidir.
12. Yaptığınız şeyleri uyum ve etki gücü açısından
düşünmeye başlayın. Sizin için en büyük önemi taşımayan ya da yatırdığınız
zaman ve parayı azamiye çıkarmayan etkinliklere kesinlikle zaman ve para yatırmayın.
13. Beklentileriniz gerçek ve gerçekçi olabilir;
çabalarınız uyumlu ve etkili olabilir. Ama yine de günlük yaşamın zorlukları ve
fırsatlarıyla güçlü bir biçimde ilgilenebilmeniz gerekir. Peki, beklenmedik
şeyin bir fırsat mı yoksa engel mi olduğunu nasıl anlarsınız? Odaklanma
ihtiyacı ile beklenmedik şeylere açık olma ihtiyacı arasındaki gerilimle nasıl
baş edersiniz? İşin anahtarı, ayırt etme yeteneğinizi -en önemli olanı tanıyıp
ona karşılık verebilmeniz için sizi sürekli güçlendiren yeteneği-
geliştirmektir.
14. Yön bulma zekâsı, "karar anları"nda iyi
yargılarda bulunma yeteneğidir.
15. İlkelerle değerleri açıkça belirleyip sık sık
gözden geçirdiğimizde, bunlar ayırt etme yeteneğimizin temeli haline gelir ve
herhangi bir etkinlik otomatik olarak onlara göre ölçülür.
16. "Başarı"da hataya yer olmadığı
yolundaki geçersiz beklentiyle yaşadığımızdan, hatalarımızı başarısızlık olarak
görür, hayal kırıklığına uğrar ve endişeleniriz. Sonuç olarak, hatalarımı zın
çok etkili bir geribildirim verme ve rotayı düzeltme gücünü göz ardı ederiz.
17. Deneyimi değerlendirmenin mükemmel bir yolu,
kişisel bir öğrenim günlüğü tutmaktır.
18. İş, yaptığınız şeydir. Karşılığında ücret alsanız
da almasanız da, ister evde olsun ister dışarıda, soylu ve doyurucu olabilir.
Başkalarının sağlığına, iyiliğine ve yüreklendirilmesine katkıda bulunabilir.
İnsanları ve durumları dönüştürebilir. Morali yükseltebilir ve ilham verebilir.
19. Durumunuz ne olursa olsun, bir kişisel misyon
bildirgesi oluşturup üzerinde derinlemesine düşünmek, bağlantılı kalmanın güçlü
bir yoludur. Misyon bildirgesi, alternatiflerle seçenekleri tartabilmenizi
sağlayan standarttır. Niçin çalıştığınızı ve hayatınızın her alanında her ne
yapıyorsanız niçin yaptığınızı netleştirmenize -ve hatırlamanıza yardımcı olur.
20. İnsanların işi ve kendi işlerini görüş
biçimlerinin yanı sıra, işlerinin kalitesi de, kendilerini birer çalışan olarak
nasıl gördüklerine –ve sonuç olarak, nasıl çalıştıklarına bağlıdır.
21. Kariyer ve rekabete yoğun bir dikkat
gösterildiğinde, işe bağımsız bir başarı paradigmasından bakmak -benim
kariyerim, benim yaptıklarım, benim başarım diye düşünmek- kolaydır.
22. Gerçek şu ki, birlikteyken tek başına
olduğumuzdan daha iyi iş çıkarırız. Mükemmellik de, karşılıklı bağımlılığımızın
etkililiğini azamiye çıkarma yetisini gerektirir.
23. İş ilkelerini geliştirmenin ve iş/ev sinerjisini
yaratmanın en etkili yollarından biri, vizyonu paylaşmaktır. İşiniz ister aile
içinde olsun ister ev dışında, ailenizin onunla ilgilenmesine izin verin. Ne
yaptığınızı ve onu niçin yaptığınızı bilmelerini sağlayın. Nasıl yaptığınızı
görmelerine izin verin. "Benim işim"in kendi açınızdan "bizim
işimiz"in bir parçası olduğunu bilmelerini sağlayın. Yaptığınız şeyin
başkalarına ve onlara nasıl katkıda bulunduğunu gösterin.
Bunu yapmanın bir yolu, kişisel misyon bildirgenizin
ya da varsa, iş misyon bildirgenizin ilgili öğelerini paylaşmaktır. Bir diğer
yolu ise, sunduğunuz ürün ya da hizmetlerin başkalarına nasıl yardımcı olduğu
da dahil, yaptığınız işten kaynaklanan bazı olumlu getirileri düzenli olarak
paylaşmaktır. Ailenin parasal durumu hakkında açıksözlü olmak için de çaba
harcayabilirsiniz. Çocuklarınızın işiniz, geliriniz ve aile ihtiyaçlarının karşılanması
arasındaki ilişkiyi anlamalarına yardım edin.
24. Vizyonun paylaşılması, çocuklara kendi
işlerinin-okul çalışmalarının, aile işlerindeki paylarının, ya da evdeki günlük
görevlerinin bir bütün olarak ailenin iyiliğine nasıl katkıda bulunduğunu görmeleri
için bir bağlam verebilir. Ayrıca çocukların, iyi yapılan işin, yaşamın temel
ilkelerinden ve zengin, doyurucu deneyimlerinden biri olduğunu öğrenmelerini
sağlar.
25. Bugün iş dünyasında (ayrıca okulda ve evde)
karşılaştığımız en büyük zorluklarından biri, pek çok çocuğun çalışmayı
öğrenmemesinden kaynaklanıyor. Anne-babalar çoğunlukla görev vermek, denetlemek
ve takip etmek üzere evde olmuyorlar. Ellerindeki kısıtlı zamanda, işleri
çocuklarına öğretmektense bizzat yapmanın kısa vadede daha kolay olduğunu
düşünüyorlar. Pek çok yeniyetmenin işle ilgili beklentileri ya sınırlı, ya da
hiç yok.
26. Çocuklarınızın yaptığı iş ne olursa olsun,
takdir edin. Kutlayın. Çalışmalarının her şeye büyük bir katkısı olduğunu
anlamalarına yardım edin.
27. Eğer çocukların işlerini sevmelerini istiyorsak
-ki istiyoruz- o zaman kendi işimizi sevmeyi öğrenmeliyiz.
28. Ev dışında
çalışıyorsanız, arada bir çocuklarınızı da işe götürün. Yaptığınız işi ve
yararlarını anlamalarına yardımcı olun. “İşte ben burada çalışıyorum. Şu formu
dolduruyorum. İnsanlara dağıtılıyor ve onlar da bunu yapıyorlar. Sonra büyük
kamyonlara yüklenip buradan ayrılıyor ve dışarıdaki insanlara yardımcı oluyor.
Bazen işler yolunda gitmiyor. Patronum sinirleniyor. Kendimi çok kötü
hissediyorum. Ama işler yolunda gittiğinde, kendimi harika hissediyorum.
Yaptığım işin bir fark oluşturduğunu biliyorum."
Çoğu zaman, yalnızca
durum kötüye gittiğinde işten söz ediyoruz. Sonuç olarak da, işe gitmekten
korkan çocuklar yetiştiriyoruz. Onları iş dünyamıza davet edip uygun zamanlarda
birer rahat gözlemci-hatta belki de katılımcı-olmalarını sağlayarak, kötünün
yanı sıra iyiyi de anlamalarına yardım edebiliriz.
29. İşiniz ne olursa
olsun, ne, niçin ve nasıl ile “gösterip anlatacağınız her şey, çocuğunuzun
geleceğine olduğu kadar, onunla ilişkinize de büyük bir yatırım
yapabilir.
30.İşimizin gerçekten
gözle görülür hale getirilmiş sevgimiz olabilmesi için, çalışmanın kendisini
soylu, öğretici, karakter oluşturan, aile bağlarını güçlendiren bir ilke olarak
görmeliyiz.
31. Ailelerimizi en iyi
şekilde geçindirmek ve gerek işyerine gerekse bir bütün olarak topluma katkıda
bulunabilmek için ne üzerinde, ne zaman ve nasıl çalışacağımız konusunda doğru
kararlar vermemizi sağlayacak kavrayışı geliştirmeliyiz.
32. Çalışmanın da,
dengenin de, zamanı geçmeyen birer ilke olduğunu hatırlamalıyız. Hayatta bir
yerlere varanların "kapının alandan itilen pizzayla" büroda
sabahlayan birer "işkolik" olduğu, dolayısıyla hayatımızda denge
kurmaya çalışmanın bir şekilde aleyhimize olacağı yanılsamasına kendimizi
kaptırmamalıyız.
33. Bir yönetici
çalışanların iş yaşamlarıyla diğer yaşamları arasında denge kurmalarına
yardımcı olduğunda, çalışanlar kurumlarına karşı daha güçlü bir bağlılık
duyuyor. Güvenleriyle birlikte sadakatleri ve işlerine sarf ettikleri enerji de
ikiye katlanıyor. Beklenebileceği gibi, performansları iyileşiyor ve
çalıştıkları kurum da bundan yarar sağlıyor. Elde edilen iyi sonuçlar sayesinde
yönetici, çalışanların bu iş-yaşam dengesini korumalarını sağlayan ilkeleri uygulamaya
devam edebiliyor.
34. İlişkilerde, küçük
şeyler büyük şeylerdir. İlgi ve bağlılığı gösterirler. "Seni kendi
alışkanlıklarım ya da konforumdan daha fazla önemsiyorum"; "Bu şeyler
benim için önemli çünkü sen benim için önemlisin," mesajını verirler.
35. Aile hakkındaki
toplumsal mesajların inanılmaz derecede karışık ve şaşırtıcı olduğu bir çağda
yaşıyoruz. Ailenin amacı bile bulanık görünüyor. Aile eskiden genellikle
fiziksel varlığını sürdürme, üreme, nesilden nesle aktarılan karakter ve beceri
eğitimi, duygusal ve ruhsal güç açısından gerekli kutsal bir kurum olarak
görülürken, günümüzde çoğu kişi onu isteğe bağlı, temelde toplumsal ve
eğlencelik bir şey olarak görüyor.
Yorumlar
Yorum Gönder