YOGA- BİREYİN DOĞUŞU / OSHO -3-
1. Ama aşk asla mutsuzluk yaratmaz. Onu
zehirleyen sensin. Aşk daima zevktir, aşk daima kutlamadır. Aşk, doğanın izin
verdiği en derin coşkudur. Ama sen onu yok ediyorsun.
2. Tanıklık ederek, kimlik yok olur, zihin değil. Ve kimliğin yok
olduğunda, tamamen yeni bir varlık olursun. İlk kez gerçek fenomenle, gerçek
gerçekliğinle karşı karşıya gelirsin. İlk kez kim olduğunu öğreniyorsun. Zihin
artık sadece etrafındaki mekanizmanın bir parçasıdır.
3. Sadece tanıklık ederek, zihin durmaz ve beyin hücreleri de çalışmayı
bırakmaz. Aksine daha canlı hale gelirler, çünkü daha az çelişki, daha çok
enerji vardır. Daha taze hale geleceklerdir.
4. Kölelik
sadece farkında olmamaktır. Başka hiçbir şeye gerek yoktur. Ne yaparsan yap,
daha çok tetikte ol.
5. Arzular, mutsuz zihnin mutluluğu bulmak için
kullandığı yanlış bir yoldur.
6. Ne yaparsan yap, yapmadan önce gözlerini kapat,
sessiz kal ve olayın içine gir.
7. İnsan sadece bilinçli zihinden oluşmaz. Zihin, bilinçten dokuz kat daha
fazla bilinçsiz bir tabakaya sahiptir. Sadece bu değil; insan ayrıca bu zihnin
var olduğu bir bedene, soma'ya sahiptir.
8. Abhyasa
-sürekli içsel alıştırma bu yüzden önemlidir. Şu iki sözcüğün önemi çok
büyüktür: Abhyasa ve vairagya. Abhyasa, sürekli içsel alıştırma anlamına gelir
ve vairagya bağlanmamak, arzusuzluk anlamına gelir.
9. Öfkenin
kötü, zehirleyici bir şey olduğunu kolayca anlayabiliyorsun, ama öfkeden
kurtulmak, öfkenin yok olmasını sağlamak için bu kadarı yeterli değildir.
Anlayışına rağmen öfke devam edecektir, çünkü öfke bilinçsiz zihninin birçok
tabakasında mevcuttur -hem sadece zihninde değil, bedeninde de vardır.
10. Beden, sözlü iletişimden anlamaz. Sadece kafan anlayabilir, ama bedenin
etkilenmez. Ve anlayış, bedenin ta köklerine inmediği sürece,
dönüştürülemezsin. Aynı kalırsın. Fikirlerin değişmeye devam edebilir, ama
kişiliğin inatla sürüp gidecektir.
11. Yoga,
zihinsel anlayışa inanmaz. Bütünlüğünün de dahil edildiği toplam anlayış
dahilinde bedensel anlayışa inanır.
12. Yoga,
abhyasa, sürekli tekrar üzerinde çok çalışmıştır. Bu sürekli tekrarın amacı,
bilinçsiz tabakaları çalıştırmaktır. Ve bilinçsiz tabakalar çalışmaya
başladığında sen rahatlarsın.
13. İyiliğin
farkındaysan, kötülük hâlâ onun yanı başında bir yerlerdedir. Ve sürekli bir
mücadele yaşanır. Ne zaman harekete geçersen, seçim yapmak zorunda kalırsın:
İyilik yapmalıyım, kötülük yapmamalıyım, diye. Ve bu seçim, derin bir kargaşa,
mücadele, sürekli bir içsel şiddet, iç savaşım yaratır. Ve çelişki varsa, rahat
olamazsın, evinde olamazsın.
14. Ne yaparsan yap, belirli arzuların olduğu için yaparsın. Ve bu arzular da
sadece belirli şeyler yapılarak yerine getirilebilir. Bu arzulardan vazgeçilmediği
sürece, faaliyetlerinden de vazgeçemezsin. Bu faaliyetlere, bu hareketlere
belirli bir yatırım yapmışsındır. Belirli hareketleri, seni mutsuzluğa
ittikleri için durdurmak istemen, insan karakterinin ve zihninin ikilemlerinden
biridir.
15. Herhangi
bir şekilde engel yaratan her şey öfke yaratır.
16. Bir şeye
ulaşmak, bir şey yapmak, bir şeyi kazanma arzun vardır. Arzunla arana giren her
şey senin düşmanın gibi görünür. Onu yok etmek istersin. Öfkenin anlamı budur
işte: Engelleri yok etmeyi istemek. Ama öfke mutsuzluğa götürür; öfke bir
hastalık haline gelir. Öyleyse öfkelenmek istemiyorsun.
17. Arzuların
ve hedeflerin varsa, öfke de olacaktır, çünkü hayat birçok parçadan oluşur;
dünyada yalnız değilsin. Milyonlarca insan kendi arzuları için çaba gösterir,
birbirleriyle çakışırlar, birbirlerinin yoluna çıkarlar. Arzuların varsa, öfke
de olacaktır, hüsran da olacaktır, şiddet de olacaktır. Ve yoluna ne çıkarsa
çıksın, zihnin onu yok etmeyi düşünecektir.
18. Engeli
yok etme tutumu öfkedir. Ama öfke mutsuzluk yaratır, bu yüzden öfkelenmek
istemezsin. Ama sadece öfkelenmek istememek de işe yaramayacaktır, çünkü öfke
de büyük bir bütünün bir parçasıdır -arzuları olan, hedefleri olan ve bir
yerlere ulaşmaya çalışan bir zihnin parçasıdır. Öfkeden vazgeçemezsin.
Öyleyse
yapılması gereken ilk şey arzu etmemektir. Böylece öfkelenme olasılığının
yarısından, temelinden vazgeçilmiş olunur.
19. Arzulardan
vazgeçebilirsin, ama öfke var olmaya devam edecektir. Güçlü olmayacaktır, ama
artık bir alışkanlık olduğu için devam edecektir. Bilinçsiz bir alışkanlık
haline gelmiştir. Öfkeyi çok uzun zamandan beri taşıyorsun. O senin mirasın
olmuştur. Hücrelerinde vardı; bedenin onu devralmıştır. Artık kimyasal ve
fizyolojiktir.
20. Zihnin
en derin kalıbı arzudur. Neysen, belirli arzuların, bir grup arzuların var diye
öylesin.
21. Ölümden
korkan insanlar daha fazla yerler, çünkü yemek onlara hayatın temeli gibi
görünür. Ne kadar fazla yersen, o denli canlı olursun; zihinlerindeki aritmetik
budur. Yemek yemezsen ölürsün. Öyleyse yemek yememek ölüme eşittir ve daha
fazla yemek, daha fazla yaşama eşittir. Böylece ölümden korkuyorsan, daha fazla
yersin ya da kimse seni sevmiyorsa, daha fazla yersin.
22. Yemek,
sevginin yerine geçebilir, çünkü çocuklar başlangıçta yemeği ve sevgiyi
özdeşleştirirler. Bir çocuğun farkına vardığı ilk şey annesi, annesinin verdiği
yemek ve annesinin sevgisidir. Sevgi ve yemek bilincine aynı anda girer. Ve
annesi onu ne zaman sevse, daha fazla süt verir. Mutlu bir biçimde emzirir. Ama
annesi ne zaman sinirliyse, onu ne zaman sevmiyorsa, emzirmeyi azaltır.
23. Birine
derin bir aşk duyuyorsan, ölümden korkmazsın. Aşk insanı öylesine doldurur ki,
gelecekte ne olacağı umurunda bile olmaz. Aşkın kendisi o doyumu sağlar. Ölüm
yaklaşsa bile, hoş karşılanır.
Ama âşık
değilsen, ölüm korku yaratır, çünkü henüz sevmemişsindir ve ölüm
yaklaşmaktadır. Ve ölüm sondur; artık zaman ve gelecek olmayacaktır.
24. Aşk
yoksa, ölüm korkusu daha fazla olacaktır. Aşk varsa, daha az ölüm korkusu
yaşanacaktır. Aşk büyükse, ölüm yok olur. Bunların hepsi birbirine bağlıdır.
Çok basit şeyler bile daha büyük kalıplar içinde derin kökler salmıştır.
25. Bağlanmamak,
hiçbir şeye bağımlı olmamak ve hayatınla mutluluğunu herhangi bir şeye bağımlı
hale getirmemektir.
26. Bağlandığın
zaman, bu saplantı haline gelir. Bağlandığın kişi yanında değilse, mutsuz
olursun. Bağlandığın kişiyi özlediğinde, kendini mutsuz hissedersin. Bağlanmak
öyle bir hastalıktır ki, bağlandığın kişi yanında değilse kendini mutsuz
hissedersin ve bağlandığın kişi yanındaysa farklı biri olup çıkıverirsin.
27. Tercih
etmek iyidir, bağlanmaksa bir hastalık. Ve tercihleri ile yaşayan bir insan
hayatını derin bir mutluluk içinde geçirir. Onun kendisini kötü hissetmesini
sağlayamazsın. Onu sadece mutlu edebilir, daha mutlu edebilirsin. Ama mutsuz
olmasını sağlayamazsın.
28. Ancak
sürekli olarak bir şeylere bağlanan kişi, hiçbir şeyden zevk almaz ve daima bir
şeyleri özler. Hayatının tamamı sürekli bir mutsuzluk haline gelir.
Bağlanmamışsan, özgürsün; daha fazla enerjin vardır; hiçbir şeye bağımlı
değilsin. Bağımsızsın ve bu enerji içsel çabaya dönüştürülebilir.
29. Abhyasa
eski alışkanlık kalıplarına karşı mücadele etmektir.
Örneğin, ne
zaman öfkelenirsen, öfkelenmeden önce beş kez derin nefes almayı sürekli bir
alışkanlık haline getirin. Çok basit bir alıştırma, görünüşte öfkeyle de ilgili
değil.
30. Zihin
iki konu üzerinde aynı anda düşünemez. Bu, zihin için imkânsızdır. Bir konudan
diğerine çok çabuk geçiş yapabilir, ama iki konuyu aynı anda işleyemez. Her
seferinde sadece tek bir konu.
31. Seni
değiştiren sadece beklemektir. Öfkeye doğru akan enerji, yeni bir yön
kazanmıştır. Aynı enerjidir. Öfke haline de gelebilir, şefkat haline de. Sadece
ona bir şans tanı.
32. Abhyasa,
içsel alıştırmadır. Bilinçli çaba, 'Dışa doğru ilerlemeden önce içe doğru hareket
etmeliyim' anlamına gelir.
33. Sadece
bilinçlendiğin zaman insan olursun. Ve kendi içinde yerleşmek için verdiğin
çaba, seni bilinçli yapacaktır, seni mekanik olmaktan çıkartacak, önceden
tahmin edilemez yapacaktır, özgür kılacaktır. İşte o zaman biri sana hakaret
ettiğinde, sen gülmeye devam edebilirsin; daha önce hiç gülmemiştin.
34. Harekete
geçmek, dışa doğru ilerlemek, başkalarına doğru adım atmak, kendi özünden
uzaklaşmak anlamına gelir. Her hareket, kendi özünden uzaklaşmaktır.
35. Sevgi
bir görev değildir; ondan zevk alırsın. Bu zevkin bir sınırı yoktur; bitirmek
için acele etmezsin. Ne kadar uzun sürerse, o kadar iyidir. Asla yetmez. Daima
daha fazlasını ve yine daha fazlasını yapmak istediğini hissedersin.
36. Saygılı
adanmışlığı açıklamak çok zordur. Arkadaşlık vardır, sevgi vardır ve arkadaşlık
artı sevgiden oluşan farklı bir nitelik vardır ki, buna saygılı adanmışlık
denir.
37. Merhamet,
saygılı adanmışlığın tam tersidir. Merhamet, daha yüce bir kaynağın daha düşük
bir kaynağa gösterdiği bir şeydir.
38. Sevgi,
eşit olanlar arasında; merhamet yüce ile daha aşağı olan arasında vardır.
Adanmışlık ise aşağı olandan yukarıda olana doğru olandır.
39. Başlangıç
ve son iki farklı şey değildir. Başlangıç sondur, öyleyse bunları ayırma ve iki
farklı şey olarak düşünme.
40. Son
hedefin ne olursa olsun, burada ve şimdi, ta başlangıçta içinde saklı
olmalıdır. Başlangıçta orada değilse, sonda ona ulaşamazsın.
Yorumlar
Yorum Gönder