YOGA- BİREYİN DOĞUŞU / OSHO -4-
1. Bağlanmak,
koşullanma faktörüyse bağlanmamak da koşullanmadan çıkmanın yolu olacaktır.
2. Mutsuzluğun
işlemi neyse, mutluluğun işlemi de onun tam tersi olacaktır.
3. Yoga'daki
tüm adımlar, daha önce yapmış olduğun şeyleri geri çevirmek içindir. Onlar
negatiftir; yeni hiçbir şey yaratamayacaktır. Sadece yanlış olanlar yok
edilecek ve doğru olanlar orada bırakılacaktır.
4. Mutsuz olan bir kişi, arzulara dalmaya hazırdır. Arzular,
mutsuz zihnin mutluluk arama yoludur. Tabii ki bu zihin hiçbir yerde mutluluk
bulamaz. En fazla birkaç mutluluk anı bulabilir.
5. Bir gün bir ağacın altına otur -sabah, güneş henüz
doğmadan çünkü güneşle birlikte bedenin rahatsız olur ve huzuru bulmak zorlaşır.
Doğuluların daima güneş doğmadan önce meditasyon yapmalarının nedeni budur. Buna
brahmamuhurta ilahların anı, diyorlar. Ve haklılar, çünkü güneşle birlikte
enerjiler artar ve yarattığın eski kalıpta akmaya başlarlar.
6. Bilinçliysen, derin düşünceliysen, gerçek kaynağı
arıyorsan, er veya geç kendi içinde aktığının farkına varacaksın.
7. Sevgi dünyanın her yerinde öğretildi, oysa hiçbir yerde
sevgi yoktur, çünkü ona uygun bir durum yoktur.
8. Arzular, anlamlarını kaybetmelidir. Mücadele edersen, anlamlarını
kaybetmezler. Ya da tersine mücadele ederek onlara da fazla anlam yüklersin. O
zaman daha önemli hale gelirler; olan budur.
9. Herhangi bir şekilde kendisine bağımlı olduğun bir kişiyi
sevemezsin. Ondan nefret edersin, çünkü ona bağımlısındır. O olmadan mutlu
olamazsın. Anahtar onun elindedir ve mutluluğunun anahtarını elinde tutan kişi,
gardiyanındır.
10. Sevgililer, diğerinin anahtarı elinde tuttuğunu ve seni
mutlu veya mutsuz yapabileceğini gördükleri için birbirleriyle kavga ederler.
11. Nefes alıp vermek düşünmektir. Nefes alıp
vermeyi durdurduğun anda düşünceler hemen durur.
12. Kendi mutluluğunun kaynağı sen kendin ve diğerinin
mutluluk kaynağı da kendisi olduğunu anladığın anda, mutluluğunu
paylaşabilirsin ki, bu başka bir şeydir; artık bağımlı değilsindir.
13. Sevginin, aşkın anlamı budur: Birlikte kutlamak, birlikte
paylaşmak -diğerinden herhangi bir şey istememek, diğerini istismar etmemek.
14. İstismarla sevgi bir arada olamaz, çünkü diğerini bir
araç gibi kullanırsın ve bir araç gibi kullanılan herkes senden nefret
edecektir.
15. Sevgililer birbirlerinden nefret ederler, çünkü
birbirlerini kullanırlar, birbirlerini istismar ederler ve sevgi -en derin
coşku olması gerekirken- en kötü cehennem haline gelir.
16. Sadece özgürsen zevk alabileceksin. Sadece bağımsız bir
insan zevk alabilir.
17. Kaynağın kendi içinde olduğunu anladığın andan itibaren
her şeyden daha fazla zevk alabileceksin. O zaman hayatın tamamı bir oyun
haline gelir ve an be an sonsuza kadar kutlamaya devam edebilirsin.
18. Ve varoluşun merkezi haline geldiğinde, varoluşun merkezi
olduğunun farkına vardığında, bütün mutsuzluklar yok olur.
19. Unutma ki, mücadele egoyu yaratır. Dünyada mücadele
ediyorsan, arsız bir ego yaratır: Ben paralı biriyim, itibarlı biriyim, güçlü
biriyim gibi. Kendi içinde mücadele edersen, zor algılanan bir ego yaratır: Ben
safım; ben bir azizim; ben bir bilge kişiyim gibi, ama 'Ben' mücadelenin içinde
kalır.
20. Mutsuzluk beklentilerle, taleplerle oluşur. Artık
beklenti, talep olmadığından, ne olursa olsun iyidir. Ne olursa olsun
kutsamadır.
21. Mücadele acıyı yaratır. Acı, daima acıya karşı
direnmektir-gerçek acı budur.
22. Acı çekmek için ego olmazsa olmazlardandır. Ve ego varsa,
zevklerini bile acıya çevirebilirsin; ego yoksa, acılarını zevke
çevirebilirsin. Sırrı egodadır.
23. Arzular, özün inkâr edilmesidir. Neden? Çünkü arzular
aracılığıyla aradığın her şey oradadır, özünde saklıdır. Özünü biliyorsan,
arzular yok olacaktır.
24. Dileğin yerine geldiğinde hüsrana uğrayacaksın. Dileğin
yerine gelmedi mi yine hüsrana uğrayacaksın. Zaten dileğin tamamen yerine
getirilemez, çünkü hiç kimse, 'Artık yeter' diyebilecek kadar güçlü değildir
-hiç kimse!
25. Çocuğunu sevmiş olsan, dünya bambaşka olurdu. Çaresiz
olmasına, çaresiz hissetmesine yardımcı olmazdın; ona o kadar çok sevgi
verirdin ki, kendini güçlü hissederdi. Ona sevgi verdiğin takdirde, asla güç
arayışına çıkmayacaktır.
26. Bütün arzuların, ister güç olsun, ister para ya da
itibar, hepsi çocukluğunda sana bir şey öğretildiğini; biyolojik bilgisayarında
bir şeylerin koşullandığını ve senin de içine bakmadan ve aradığın her şeyin
aslında içeride var olduğunu fark etmeden, onu takip ettiğini gösterirler.
27. İçe döndüğünde, herhangi biri olmaya gerek duymadığını
göreceksin. Zaten olduğun gibi kabul edilmişsindir. Varoluşun tamamı seni kabul
etmiştir, senden memnundur.
28. Sen bir çiçeksin -bireysel bir çiçek, diğerlerinden
farklı, eşsiz bir çiçeksin ve Tanrı seni hoş karşılamaktadır; aksi takdirde
burada olamazdın. Sadece kabul edildiğin için buradasın. Sadece Tanrı seni
sevdiği veya kainat seni sevdiği ya da varoluş sana ihtiyaç duyduğu için buradasın.
29. . Kavga etmeye başlarsan, hareketi bastırmaya başlarsın.
Hareketi bastırmak seni daha da mutsuzluğa götürecektir. Ve kendini
aldatamazsın.
30. Unutma, mutsuzsan tüm bunları kendin yarattın. Istırabını
bizzat yarattığın gerçeğinin kalbinin derinliklerine nüfuz etmesine izin ver,
çünkü formülü, anahtarı bu olacaktır. Istıraplarını bizzat yarattıysan, onları
yok edebilirsin. Onları bir başkası yarattıysa, çaresizsin.
31. Mutsuzluğunu sen yarattın, onu yine sen yok edebilirsin.
Onları yanlış alışkanlıklar, bağımlılıklar, arzular sayesinde yarattın.
32. Kişilik senin yüzündür, bireysellik ise varlığın...
33. Doğru yolu arayan üç tür insan vardır. Birincisi merak
yüzünden bu yola girer; gerçekten ilgili değildir. Tesadüfen içine
sürüklenmiştir. Bir şey okumuş olabilir. Birilerinin Tanrı, gerçek, büyük
özgürlük hakkında konuştuğunu duymuştur ve ilgisini çekmiş olabilir.
İçsel aramaya çıkan ikinci tür, araştıran adamdır. Meraktan
gelmemiştir. O, yoğun bir araştırmadan sonra gelmiştir. Niyeti vardır, ama o da
yeterli değildir, çünkü niyeti temelde zihinseldir.
Son olarak Patanjali'nin mumuksha diye adlandırdığı üçüncü tür insan vardır. Mumuksha, arzusuz olma arzusu, tamamen özgürleşme arzusu, varoluş çarkından tamamen çıkma arzusu, tekrar doğmama arzusu, tekrar ölmeme arzusu anlamına gelir, binlerce kez doğmuş, tekrar tekrar ölmüş ve aynı tehlikeli çemberde dönüp durmanın artık yeterli olduğu duygusu anlamına gelir.
Mumuksha, varoluş çarkından tamamen çıkmaktır. Sıkılmış, acı çekmiş ve varoluş
çarkından çıkmak istemek. Araştırma artık yaşam ve ölüm meselesi haline
gelmiştir.
34. İlgi zihinseldir, tıpkı bir çocuğun her şeye ilgi duyması
ve bir süre sonra, daha tuhaf şeyler sürekli kapılarını açtıkları için onları
bırakması gibidir.
35. Sadece merakla gerçeğe ulaşamazsın, çünkü gerçek sürekli
bir çaba, süreklilik ve meraklı bir insanın sahip olamayacağı bir azim
gerektirir.
36. Meraklı bir insan, ruh haline bağlı olarak belirli bir
zaman belirli bir şeyi yapabilir, ama sonra bir boşluk oluşur ve bu boşlukta
yaptığı her şey yok olur, yapılmamış olur. Tekrar sil baştan başlayacaktır ve
aynı şey gene olacaktır.
37. Başarı, çabaları yoğun ve içten olanlara daha yakındır.
Başarı şansı, çabanın derecesine göre değişir.
38. Samimiyet, bir şeye tamamen daldığın zaman ortaya çıkan
bir niteliktir, ama insanlar genelde samimiyet hakkında yanlış düşünürler.
Onlar, ciddi olmanın samimiyet olduğunu düşünüyorlar. Halbuki ciddi olmak,
samimi olmak değildir. Samimiyet, bir şeye tamamen daldığın zaman ortaya çıkan
bir niteliktir.
39. Samimiyeti yetiştiremezsin. Ciddiyeti yetiştirebilirsin,
ama samimiyet -Hayır, samimiyet bir şeye tamamen dalmanın gölgesidir.
40. . Kişilik, çevredir. Başkalarına bakışın kişiliğindir.
"İyi bir kişilik, güzel bir kişilik, iğrenç bir kişilik" dersin
-başkalarına baktığında. Senin kişiliğin de başkalarının hakkındaki kararı,
görüşüdür.
Yorumlar
Yorum Gönder