Ölmeden Önce Ölünüz / OSHO / KİTAP ALINTILARI
1. Aslında temel sorun, Batı'nın içten içe yaşamın
kısacık olduğunu, hepimizin sırada beklediğini ve her anın bizi ölüme daha çok
yaklaştırdığını bilmesidir. Doğduğumuz anda, mezara doğru giden yolculuğumuz da
başlamış demektir. Her an yaşam kesintiye uğramakta, gitgide daha da
kısalmaktadır. Bu durum gerginlik, keder ve endişeye yol açar. Hiç birini
yanınızda götüremeyeceğinizin farkına varınca, tüm konfor ve lüksler, tüm
zenginlikler anlamsızlaşmaya başlar. Ölüme tek başına gideceksiniz.
2. Doğu rahattır. Birincisi ölümü önemsemez- onu
yalnızca bir şekil değiştirme olarak kabul eder. İkinci olarak da öyle rahattır
ki ölümden sonra bile yanınızda olacak içsel zenginliklerinizi keşfetmeye
başlarsınız. Ölüm bu zenginliği sizden alamaz.
3. Yalnızca kesinlik kazanmış gerçekler sizi
kurtarabilir. İnançlarsa kağıttan yapılmış gemiler gibidir. İnsan varoluş
okyanusunu kağıttan bir gemiyle geçebileceği yanılgısına kapılmamalıdır. Bunun
için kesinlik gerekir, inanç değil.
4. Korku doğaldır çünkü ölüm herkes tarafından
bilinir. Suçluluk duygusu ise doğal değil, dinlerin yarattığı bir şeydir. Her
insanı binbir şeyle suçlu kılmış, ve bu suçluluk duygusunun ağırlığıyla onları
şarkı söyleyip dans edemez, hiçbir şeyden keyif alamaz hale getirmişlerdir.
Suçluluk duygusu her şeyi zehirler.
5. Tüm dinler insanın masumiyetinin aleyhinde
teoriler geliştirip, onları suçlu kılmışlardır çünkü bu suçluluk duygusu
olmadan insanları esaret altına almak mümkün değildir. Ve esirlere ihtiyaç
vardır. Birkaç insanın iktidar hırsını tatmin edebilmek için, milyonlarca
insanın esaret altına girmesine ihtiyaç vardır. Birkaç insanın Büyük İskender
gibi olabilmesi için, milyonların ikinci derece insan konumuna indirgenmesi
gerekir.
6. Dine herhangi bir geçerlilik kazandıran tek şey
ölümdür. Eğer ölüm olmasaydı, kimse dinle kafa yoruyor olmayacaktı. Size dindar
olma ilhamını veren şey yaşam değil, ölümdür. Ölüm, yaşamdan sonra da var
olacak bir şeyler aramanıza yol açar.
7. Zaman para değildir, tüketilemez, zaman
zenginlere olduğu kadar yoksullara da eşitçe sunulmuştur. Zaman söz konusu
olduğunda zenginler daha zengin, yoksullarsa daha yoksul değildir.
8. Hesaplamaya çalıştığınızda ömrünüzün üçte birini
uykuya, diğer üçte birini yiyecek, giyecek ve ev masraflarınızı karşılayabilmek
için çalışmaya harcadığınızı göreceksiniz. Geriye kalan kısa zaman ise eğitim,
futbol maçları, filmler, saçma sapan tartışma ve kavgalara gidiyor. Bu durumda
yetmiş senelik ömrünüzün yedi dakikasını bile kendinize ayırabilmişseniz eğer,
bence bilge biri sayılırsınız!
9. Ölüm güzel bir uyku gibidir; rüyasız, başka bir
bedene sessizce ve huzurla geçebilmek için ihtiyaç duyduğunuz derin bir uyku...
10. Yalnızca bir tek şeyi bilmelisiniz, önünüze
çıkan her şeyin keyfine varıp, her şeyi bir kutlamaya dönüştürmeyi.
11. Aslında dünyaya geldiğiniz gün sizin doğduğunuz değil, ölmeye
başladığınız gündür. O günden beri de her gün biraz ölmeye devam ediyorsunuz.
Her doğum gününüzde ölüm size bir yıl daha yaklaşıyor.
12. Ölüm havası bir anda bütün maskelerinizi
çıkarır, bir anda yalnız olduğunuzun ve tüm ilişkilerinizin bunu unutmak için,
bir aile kurup kendinizi yalnız hissetmemek için yaratılmış birer kandırmaca
olduğunun farkına varmanızı sağlar.
13. Meditasyon ve ölüm oldukça benzer deneyimlerdir.
Ölümle birlikte egonuz yok olup geriye yalnızca saf varlığınız kalır. Aynı şey
meditasyonda da gerçekleşir: egonun kaybolması ve yalnızca saf oluşun, varlığın
varolması. Bu benzerlik öyle derindir ki, kimi insanlar ölümden korktukları
gibi meditasyondan da korkarlar. Aynı şekilde meditasyondan korkmadığınız zaman
ölümden de korkmazsınız.
14. Vipassana'nın ilk adımı bedenin eylemlerine
tanık olmaktır, ki bu en basit adımdır. Her bilimsel yöntem her zaman en basit
adımdan yola çıkar.
15. Düşüncelerinizi gökyüzünden geçen bulutları
izler gibi izlemelisiniz. Onlar hakkında yargıya varmazsınız- bu kara bulut,
kötü bir bulut, bu beyaz bulut vakur görünüyor-. Bulut buluttur, ne iyi ne
kötüdür. Düşünceler de böyledir; yalnızca aklınızdan geçen küçük dalga
boylarıdır.
16. Orantı kesinlikle sabittir: yüzde elli tanıklık
ettiğinizde düşüncelerinizin yüzde ellisi yok olacaktır. Yüzde altmış tanık
olduğunuzda düşüncelerinizin yalnızca yüzde kırkı kalacaktır geriye. Yüzde
doksan-dokuz oranında saf-tanıklık durumuna ulaştığınızda, yalnızca arada
sırada tek başına aklınızda dolanan bir düşünce olacaktır.
17. Yaşam yalnızca bir tohumdur, aşk bir çiçektir,
kahkaha ise bir kokudur. Yalnızca dünyaya gelmiş olmak yetmez, kişi yaşam
sanatını öğrenmelidir; bu meditasyonun A'sıdır. Daha sonra kişi sevme sanatını
öğrenmelidir; bu ise meditasyonun B'sidir. Ve sonra kişi gülme sanatını
öğrenmelidir; bu da meditasyonun C'sidir ve meditasyonun yalnızca üç maddesi
vardır: A,B,C.
18. Bilmediğiniz bir şeye ise asla inanmayın çünkü
inandığınız zaman asla öğrenemezsiniz.
19. Varlığınızın bedensiz, cisimsiz olarak da
evrenin içinde kalabileceğini, cisimsiz olarak da var olabileceğini, tüm
varoluşa yayılabileceğini anladıktan sonra tüm çabanız bu yüce özgürlüğe erişmek
üzerine olacaktır. Biz Doğu'da bunu başarmış insanların yaşadığı bu en yüce
deneyimi moksha, yani mutlak özgürlük olarak tanımlarız. Bu, bedenden,
zihinden, etrafınızdaki her türlü zincirden, cisimden bağımsızlaşıp yalnızca
saf bir bilince dönüşmektir.
20. Kesinlikle özel ve mahrem olan iki deneyim
vardır: ölüm ve rüya görmek. Kimse benim yerime ölemez ve kimse benim yerime
rüya göremez. Osho'nun görüşüne göre, ölümü anlayabilmek, kişinin tinsel
gelişimi için büyük bir önem taşır.
21. Batı'da ölüm kötülükle bağlantılı ve özünde olumsuz bir karaktere sahip
olarak algılanır. Yaşam ve ölüm karşıtlık içinde görülür. Bunun temelinde
Aristo mantığındaki 'ya o ya da bu' ama her ikisi birden değil görüşü yatar: A
eşittir A, A olmayan ise A'nın karşıtıdır.
22. Doğu ise ölüm konusunda daha dinamik bir görüşe
sahiptir; bu A'nın hem A'ya hem de daha fazlasına eşit olduğuna dair bütünsel
bir inanıştan kaynaklanıyor. Doğu hiçbir şeyin mutlak olmadığına, her şeyin
göreceli ve devinim halinde olduğuna inanır.
23. Osho yaşam ve ölümün daha büyük bir yaşam
bütünlüğünün, kozmik bir yaşamın parçaları olduğu görüşünü getiriyor.
24. Osho şu gerçeğe dikkatimizi çekiyor: her an
ölebileceğimize göre ölüm her zaman burada ve şu andadır. Yaşam ve ölüm ayrı
değildir, bir madalyonun iki yüzü gibidirler.
25. Osho'ya göre ölüm gelecekte değildir; her an
yaşanmaktadır; gelecekte olduğunu söylemek şu anı görmemezlikten gelip,
yanılsama içinde yaşamayı sürdürmek demektir.
26. Ölüm yalnızca kişinin varoluşunu yönlendirmeye
başlayan egoist varsayımı öldürür.
27. Peki ölmeden önce ölümü tanıyabilir miyiz? Osho'ya
göre bu mümkündür. Bunu başarabilmek için, o meditasyonu önerir. Kişi yalnızca
meditatif bir durumdayken ölümü deneyimleyebilir. Osho şöyle
der:"Meditasyon ve ölüm oldukça benzer deneyimlerdir. Öldüğünüz zaman
egonuz yokolup geriye yalnızca saf benliğiniz kalır. Aynı şey meditasyonda da
gerçekleşir: katıksız egonun yokolup, yalnızca saf oluşun, varlığın kalışı. Bu
benzerlik öylesine derindir ki, insanlar ölümden korktukları gibi,
meditasyondan da korkarlar. Yani farklı bir deyişle, meditasyondan
korkmazsanız, ölümden de korkmazsınız.
28. Çok sevdiğiniz biri ölene dek ölümle tam olarak
karşılaşamazsınız. Bunun altı çizilmeli: ölümle yalnızca sevdiğiniz biri ölünce
gerçekten yüz yüze gelirsiniz.
29. Onu seviyordum çünkü o da benim özgürlüğümü
seviyordu. Yalnızca özgürlüğüme saygı gösterildiği zaman sevebilirim. Pazarlık
yapmak, sevginin karşılığını özgürlüğümle ödemek zorunda kalırsam, bu benim
için gerçek sevgi değildir. Bu bilenlere göre değil daha alt seviyedeki
fanilere göredir.
30. Unutma çünkü unutulmaması gereken anlar vardır;
daha fazlasını isteme. Ne varsa o yeterli olandır.
Yorumlar
Yorum Gönder