KENDİMİZİ NASIL KANDIRIRIZ ? / SUZANNE WEUSTEN / KİTAP ALINTILARI

 

    • 1. Belirsiz bir durumla karşı karşıya kaldığınızda, söz konusu bilgi vereceğiniz kararla ilintili olmasa dahi, çok ve giderek daha da çok bilgiye ulaşmaya çalışma eğilimine bilgi önyargısı denir. Basit kişisel alış verişler yapacağımız zamanlarda bize eziyet eden bu durum profesyonel hayatımızı da ciddi şekilde etkileyebilir. Doktorlar gerekli olmayan tahliller yapabilir yöneticiler kararlarını desteklemek için daha çok veri talep edebilirler. Belirsizlik ve merak bizi durmadan araştırmaya iter ama fazladan bilgi her zaman daha iyi karar vermemizi sağlamaz.
    • 2. Bilgi önyargısına karşı bizi koruyacak yöntemler var mı? Evet. Yapılacak en önemli şey, gözünüzü hedefinizden ayırmamak. Kendinize, peşinde koştuğunuz fazladan bilginin daha iyi karar vermenize bir faydası olup olmayacağını sorun.
    • 3. Başlarına gelen kötü olaylar için kurbanları sorumlu tutmak, adil dünya yanılgısı olarak bilinen ve sıklıkla karşılaşılan bir hatalı düşünme örneğidir. Bu tepki, kaynağını, dünyanın, belirli bir düzen içinde işleyen, öngörülebilir, adaletli ve herkesin hak ettiğini bulduğu bir yer olduğu inancından doğar. Bu inanç, "ne ekersen onu biçersin" ya da "layığını bulmak" gibi deyim ve atasözlerinde kendisini gösterir. Çocuklar daha annelerinin kucağındayken kötülüğün hiçbir zaman cezasız kalmayacağını öğrenirler; kitaplarda ve filmlerde kahraman mutlaka zafer kazanır ve kötü adamlar ettiğini bulur, ya ölürler, ya varlıklarından ya sağlıklarından olurlar.
    • 4. 1960'larda, adil dünya hipotezini dile getiren ilk kişi Amerikalı sosyal psikolog Melvin Lerner oldu. Bir grup kadının önünde bir adama arka arkaya elektrik şokları veren Lerner, bu şokları durdurmak için yapacak hiçbir şeyleri olmayan bu kadınların bir süre sonra adamı suçlamaya başladıklarını görerek bunu kendi vicdan azaplarını hafifletmek için yaptıkları sonucuna vardı. O zamandan bu zamana başka araştırmacılar da adil dünya yanılgısının çeşitli örneklerini ortaya koydular.
    • 5.  Adil dünya yanılgısından kaçınmak için yapabileceğiniz bir şey var mı? Sadece düşünüp taşınmadan kurbanın sonucu hak ettiğini söylemeyin. Suçu işleyen kurban değildir.
    • 6.  Doğası gereği birbiriyle tutarsız olan argümanlara "çaydanlık mantığı" denir. Bu isim bir hikayeye dayanır. Bir adam, komşusunu, ona ödünç verdiği çaydanlığa zarar vermekle suçlar çünkü komşunun geri getirdiği çaydanlığın dibi delinmiştir. Komşu, kendini savunmak için üç argüman kullanır: 1. Çaydanlığı hiçbir zaman ödünç almamıştır. 2. Çaydanlığı hasarsız olarak geri getirmiştir. Ve 3. Çaydanlık, o ödünç aldığında zaten deliktir.
    • 7. "Çaydanlık mantığı" terimi ilk olarak Sigmund Freud tarafından kullanılmıştır. Viyanalı psikanalist, Düşlerin Yorumu adlı kitabında, lrma adlı bir hastasının tedavisine ilişkin olarak bir meslektaşıyla konuştuktan sonra bu konuyla ilgili bir rüya gördüğünü yazar. Rüyasında, hatalı bir tedavi uygulamakla suçlanmayacağından emin olmak için kullandığı argümanlar ona ödünç çaydanlığın hikayesini hatırlatmıştır. İlk olarak, rahatsızlanması Irma'nın suçu, diye açıklar Freud rüyasında, çünkü onun tavsiyelerini dinlememiştir. İkinci olarak, Irma'nın acısı zaten zihinsel değil fizikseldir ve dolayısıyla iyileşmesi ya da iyileşmemesinin göreceği tedaviyle bir ilgisi yoktur. Üçüncü olarak, rahatsızlanması dul kalmış olmasının bir sonucudur. Ve son olarak, hastalığı, kirli bir iğne ile yapılan deri altı enjeksiyonundan kaynaklanmaktadır.
    • 8.  İnsanların çoğu, sahip oldukları özellikler ve gösterdikleri performansa fazlasıyla güvenirler. Hepimiz kendimizi göz göre göre kandırıyor sayılmayız ama hepimiz birden ortalamanın üzerinde de olamayız. Psikologlar buna Wobegon Gölü etkisi adını veriyorlar. Wobegon Gölü Kasabası, Amerikalı radyocu Garrison Keillor tarafından uydurulmuş Minnesota'da bulunduğu varsayılan küçük bir kasabadır ve orada "tüm kadınlar güçlü, tüm erkekler yakışıklı ve tüm çocuklar ortalamanın üzerindedir.”
    • 9.  Bir olayın olmasını ya da olmamasını, o olayla tamamen bağıntısız olan düşünceleriyle, sözleriyle ya da yaptıklarıyla mümkün kılacağını düşünen kimse, akıl dışı davranmakta ve nedensellik yasalarını tamamen göz ardı etmektedir.
    • 10. Olumsuz deneyimlere daha büyük önem atfetmek ve onları daha net hatırlamak, olumsuzluk önyargısı olarak adlandırılır. Eski bir Rus atasözünün dediği gibi, bir kaşık zift bir fıçı balı berbat edebilir ama bir fıçı ziftin içindeki bir kaşık bal hiçbir fark yaratmaz.

    • 11.   Temsil hatası, ilk olarak 1980'lerde psikolog Daniel Kahneman ve Amos Tversky tarafından, klasikleşen ve tarihe Linda sorunu olarak geçen bir deneyle kanıtlanmıştır. Linda otuz bir yaşında, bekar, açık sözlü ve oldukça zekidir. Felsefe diplomasına sahiptir. Öğrencilik yıllarında ayrımcılık ve toplumsal adaletsizliğe karşı durmuş ve nükleer enerji karşıtı gösterilerde yer almıştır. Sizce aşağıdakilerden hangisinin olması daha muhtemeldir? 
    • a. Linda bir bankada çalışmaktadır.
    •  b. Linda bir bankada çalışmaktadır ve aynı zamanda feminist hareket içinde de aktif rol almaktadır.
    • Doğru cevap a'dır. Çünkü Linda'nın bir bankada çalışıyor olma ihtimali, onun aynı zamanda hem bankada çalışıyor hem de feminist hareket içinde aktif rol alıyor olma ihtimalinden daha büyüktür. Ancak temsil edebilirlik hakkındaki sezgisel yargılarımız, olasılık hesabının önüne geçmektedir.
    • 12. Teksas nişancısı yanılgısı aynı zamanda kümelenme yanılsaması olarak da bilinir ve ilk olarak epidemiyoloji -hastalıkların nüfus içinde dağılımı ve önlenmesi konusunu inceleyen bilim- alanında tanımlanmıştır. Belirli bir bölgede kanser vakalarına sık rastlanıyorsa insanlar genellikle çevresel etkiler üzerinde durur, hava ya da su kirlenmiş olabilir. Küçük örneklemlerde sapmaların oldukça yaygın olduğunu ve bize net bir bilgi veremeyeceklerini unutma eğilimindeyizdir
    • 13.Çirkin kız kardeşler bir yanılgıdan çok, bir tür zihinsel bağlantı hatasıdır. İronik bir şekilde, aradığınız sözcüğü bulmanızın normalden çok daha uzun sürmesine neden olurlar.
    • 14. Bir önermenin doğru olup olmaması, karşıtını destekleyen delillerin yokluğuna değil, kendisini doğrulayan ya da çürüten kanıtların varlığına bağlıdır.
    • 15. İspatlama mecburiyeti argümanı genellikle bir şeye körü körüne inanan ya da inanmak isteyen ancak elinde gerçek bir kanıt bulunmayan insanların söylevlerinde kullanılır. Bir tartışma ya da münazara sırasında iddialarını o denli duygusal ve heyecanlı bir şekilde öne sürerler ki onlara karşı çıkmak çok zordur. Birinin "Ölümden sonra yaşam var; dediğini duyarsınız, "çünkü şimdiye dek kimse aksini ispat etmedi:' Bir karşı-argüman geliştirmenin pek de anlamı olmadığını anlarsınız, aslında gerek de yoktur. Basitçe 'bu sadece bir yanılgı' demek yeterlidir ama bunu söylemenin tartışmayı sonlandıracağının garantisi de yoktur.
    • 16. Bazı önemli konularda, toplam riski daha büyük oranda azaltacak alternatif seçenekler mevcutken, belirli bir alanda da olsa riski tamamen ortadan kaldırma arzusuna sıfır risk eğilimi adı verilmektedir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar