Türkiye'deki Yasal Düzenlemeler ve Cam Tavan Sendromu
Türkiye'de toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik çeşitli yasal düzenlemeler bulunmaktadır. Bu düzenlemelerin cam tavan sendromuna karşı ne ölçüde etkili olduğu ve hangi alanlarda eksiklikler bulunduğu aşağıda incelenecektir.
Anayasa
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10. maddesi, "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin hayata geçirilmesiyle yükümlüdür." hükmünü amirdir. Bu madde, cinsiyet ayrımcılığının anayasal olarak yasaklandığını ve devletin eşitliği sağlama yükümlülüğünü açıkça belirtmektedir. Cam tavan sendromunun temelinde yatan cinsiyet temelli ayrımcılığın önlenmesi açısından bu hüküm büyük önem taşımaktadır.
İş Kanunu
4857 sayılı İş Kanunu'nda da cinsiyet ayrımcılığını yasaklayan ve eşitliği teşvik eden hükümler bulunmaktadır:
Eşit Davranma İlkesi (Madde 5): İş ilişkisinde dil, ırk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile yükümlülükleri, din, siyasi görüş ve benzeri nedenlerle ayrım yapılamaz. İşveren, esaslı nedenler olmadıkça, tam süreli çalışan işçi karşısında kısmi süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamaz. İşveren, biyolojik veya işin niteliği gereği zorunlu olan nedenler dışında, işçiye iş sözleşmesinin yapılması, uygulanması, sona erdirilmesi, ücret ve diğer çalışma koşulları yönünden cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz. Aynı veya eşit değerde yapılan bir iş için cinsiyet nedeni ile daha düşük ücret kararlaştırılamaz. İşçinin cinsiyeti nedeniyle farklı işlem yapıldığını ileri sürmesi halinde, işveren bu iddianın aksini ispat etmekle yükümlüdür. Bu hüküm, cam tavan sendromunun bir sonucu olarak ortaya çıkabilen ücret eşitsizliği ve terfi süreçlerindeki ayrımcılığı önlemeyi amaçlamaktadır. Ancak, "esaslı nedenler" ve "eşit değerde iş" kavramlarının yoruma açık olması, uygulamada zorluklara yol açabilmektedir.
Analık Halinde Çalışma ve Süt İzni (Madde 74): Bu madde, kadın çalışanların analık dönemlerinde korunmasını ve iş-yaşam dengelerini sağlamalarına yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Ancak, bazı durumlarda bu tür düzenlemeler, işverenlerin kadınları terfi ettirme konusunda çekinceleri olmasına veya onları "kariyerine ara verecek" potansiyel adaylar olarak görmelerine neden olarak dolaylı ayrımcılığa yol açabilmektedir.
Türk Medeni Kanunu
Türk Medeni Kanunu'nda yapılan değişikliklerle kadın ve erkek eşitliği konusunda önemli adımlar atılmıştır. Özellikle aile hukuku alanında yapılan düzenlemeler, kadınların ekonomik ve sosyal hayatta daha güçlü bir konuma gelmelerine katkı sağlamıştır. Ancak, bu düzenlemelerin doğrudan cam tavan sendromuna etkisi sınırlıdır.
Türk Ceza Kanunu
Türk Ceza Kanunu'nda (Madde 122) nefret ve ayrımcılık suçu düzenlenmektedir. Bu madde, dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret temelinde ayrımcılık yapılmasını suç saymaktadır. İş hayatında cinsiyet temelli ayrımcılığın belirli bir boyuta ulaşması durumunda bu madde uygulanabilir. Ancak, cam tavan sendromunun genellikle daha ince ve yapısal ayrımcılık biçimlerini içermesi nedeniyle, bu maddenin doğrudan uygulanması zordur.
Eşitlik Komisyonları ve Kurulları
Türkiye'de toplumsal cinsiyet eşitliğini izlemek ve teşvik etmek amacıyla çeşitli komisyonlar ve kurullar oluşturulmuştur. Bunlardan bazıları şunlardır:
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK): KEFEK, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadınların statüsünün güçlendirilmesi amacıyla yasal düzenlemeler ve politikalar üretilmesi için çalışmalar yürütmektedir. Komisyonun raporları ve önerileri, cam tavan sendromuyla mücadelede önemli bir yol haritası sunabilir.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesindeki ilgili birimler: Bakanlık bünyesinde toplumsal cinsiyet eşitliği konularında çalışmalar yürüten birimler bulunmaktadır. Bu birimler, politika geliştirme, farkındalık artırma ve koordinasyon gibi görevleri üstlenmektedirler.
Yerel Yönetimlerdeki Eşitlik Birimleri: Birçok belediye bünyesinde kadın ve erkek eşitliği birimleri kurulmuştur. Bu birimler, yerel düzeyde eşitlik politikalarının uygulanması ve kadınların güçlendirilmesi için çalışmalar yapmaktadırlar.
Bu komisyon ve kurulların varlığı, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bir farkındalık ve çaba olduğunu göstermektedir. Ancak, bu yapıların yetkilerinin ve kaynaklarının güçlendirilmesi, cam tavan sendromuyla daha etkin mücadele edilmesini sağlayabilir.
Uluslararası Sözleşmeler
Türkiye, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda çeşitli uluslararası sözleşmelere taraf olmuştur. Bunlardan en önemlileri şunlardır:
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW): Türkiye, 1985 yılında CEDAW'ı onaylamıştır. Bu sözleşme, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın yasaklanmasını ve devletlerin bu ayrımcılığı ortadan kaldırmak için gerekli tüm önlemleri almasını öngörmektedir. CEDAW'ın hükümleri, cam tavan sendromunun temelinde yatan ayrımcı uygulamaların önlenmesi için önemli bir çerçeve sunmaktadır.
İstanbul Sözleşmesi (Kadınlara Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi): Şiddetle mücadeleyi esas alsa da, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin şiddetin temelinde yatan nedenlerden biri olduğunu vurgulaması açısından dolaylı olarak cam tavan sendromuyla da ilişkilidir. Eşitsizliğin giderilmesi, kadınların güçlenmesine ve ayrımcılığa karşı daha dirençli olmalarına yardımcı olabilir.
Uluslararası sözleşmelere taraf olmak, Türkiye'nin bu alandaki uluslararası standartlara uyum sağlama taahhüdünü göstermektedir. Ancak, sözleşme hükümlerinin ulusal mevzuata etkin bir şekilde yansıtılması ve uygulanması gerekmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder